Sayfalar

16 Kasım 2012 Cuma

Stop the War !

Orta Doğu'da ölen tüm masum Filistinlileri, İsrail'li şarkıcı Yasmin Levy ile anıyorum, tüm eli kanlı akbabalara inat.




12 Kasım 2012 Pazartesi

Ölüm & Hayat

Ben ki senin gerçek yüzün; ölüm! 
Sana daha da yaklaşırım gün be gün. 

Elbet maskeni düşürür sırat, 
Ben varsam, sen niye varsın hayat ?

Ben ki senin hayal gücün; hayat!
Hep kendime sarılırım sana inat. 
Doğru elbet yüzleşiriz birgün, 
Peki ben yoksam, sen kimsin ölüm ?

Günün Dinlencesi

Sueño Verdiblanco

İspanyol takımlarının marşları bir başkadır. Real Madrid'in meşhur "Hala Madrid"i, Barcelona'nın birçok dile çevrilmiş meşhur marşının yanında Atletico Madrid,Sevilla ve Real Betis ekiplerinin marşları, bir çırpıda aklıma gelen, severek dinlediğim marşlar arasında yer alır. Bu marşlar genelde çok eskidir ve eğer takımların stadlarında dinleme imkanı bulabillirseniz, tüylerinizi istem dışı diken diken edebilir. Dinlediğinizde ne kadar eski olduklarını hemen anlarsınız ve geçen onca yıla rağmen, bu marşların üzerine marş yazılmamıştır. Taraftarlar da maç öncesinde ve sırasında defalarca bu marşları sanki ilk sefer söylüyormuşçasına haykırarak geleneklerine sahip çıkarlar. 

Yukaridaki marşların yanında, Fondo Flamenco adı grubun son yıllarda Real Betis için yaptığı bir marşı çok beğendim ve A2 seviyesi ispanyolcamla kendimce türkçeye çevirdim :)

Bakalım sizin de hoşunuza gidecek mi, yoksa benim kişisel zevksizliğim mi :)





Sueño verde y blanco un corazón,
la sangre de mis venas teñidas de tu color,
alegría de mis penas, la cura de mi dolor...
Es pasión, es sufrimiento, es ilusión,
la emoción cada domingo de animar con mi afición,
gritando todos juntos Real Betis campeón...
y 100 años que cumplimos ya de historia,
1907 para el Betis años de gloria...
Que tiempo y que alegría, el que no olvido
orgullo verde y blanco el que yo nunca he perdio...

En la grada viva el Betis gritare,
luchando por mi equipo yo me dejare la piel,
esta noche quebraremos nuestra voz,
perderemos la garganta esto si es una afición...
No perdemos la esperanza hasta el final,
y hasta el ultimo segundo no paramos de cantar,
soy del Betis tengo verde el corazón,
yo blanca tengo el alma, vamos Betis campeón...

Un millón de historias que contar,
cada jornada una batalla, que la guerra hay que ganar,
lucha todo lo que puedas y esta noche triunfarás,
una bufanda, una bandera, un sentimiento,
orgullo de tu escudo Betis yo te llevo dentro...
Este centenario es el principio,
Sendero de esperanza,
verde y blanca de mi equipo...

En la grada viva el Betis gritare,
luchando por mi equipo yo me dejare la piel,
esta noche quebraremos nuestra voz,
perderemos la garganta esto si es una afición,
no perdemos la esperanza hasta el final,
y hasta el último segundo no paramos de cantar,
soy del Betis tengo verde el corazón,
yo blanca tengo el alma, vamos Betis campeón (BIS)


Yeşil rüyalarım ve beyaz bir kalp, 
Damarlarımdaki kan senin renklerinle boyanmış,
Problemlerimin çözümü, acılarımın tedavisi.
Bu bir tutku, bu bir acı çekme, bu bir umut,
Taraftarlarımla her pazar desteklediğim heyecan,
Hep birlikte bağırırız şampiyon Real Betis.
100.yılını kutladığımız tarihinde,
1907 Betis için şeref yılı.
Bu zaman ve bu mutluluk, hiçbir zaman unutulmaz,
Yeşil ve beyaz ile gururluyum, hiçbir zaman kaybedilmez.

"Yaşa Betis" diye bağıracağım,

Takımım için savaşırken herşeyimi vereceğim,
Bu gece sesimizi kaybedeğiz,
Boğazımızı kaybedeceğiz eger bu gerçekten bir destekse.
Sonuna kadar umudumuzu koruyacağız,
ve son dakikaya kadar susmayacağız,
Betisliyim, kalbimde yeşil,
Ruhum beyaz, haydi şampiyon Betis.

Anlatmak için bir milyon hikaye,
Her maç bir mücadele, kazanmak zorunda olunan bir savaş,
Bu gece başa çıkabileceğin ve yenebileceğin,
Bir atkı, bir bayrak, bir his,
Betis senin armanla gururluyum, seni derinlere saklarım,
Bu yüzyıl bir başlangıç,
umudun yolu,
Yeşil ve beyaz benim takımım.

"Yaşa Betis" diye bağıracağım,
Takımım için savaşırken herşeyimi vereceğim,
Bu gece sesimizi kaybedeğiz,
Boğazımızı kaybedeceğiz eger bu gerçekten bir destekse.
Sonuna kadar umudumuzu koruyacağız,
ve son dakikaya kadar susmayacağız,
Betisliyim, kalbimde yeşil,
Ruhum beyaz, haydi şampiyon Betis.



9 Kasım 2012 Cuma

Yengeç Burcu Olmanın Dezavantajları ve Dezavantajları

Hep karşı tarafa iyidir yengeç. Kendi içinde amaçsız, anlamsız git-geller yaşar ancak hep sakınır karşı tarafı kırmaktan. Yufka yüreklidir genelde. İyi anlatamaz kendisini. Yalnızca hayatındaki özel insanlar bilir onun gerçek yüzünü, gerçek hissiyatlarını.. Küstah gözükür, kendini beğenmiş zannedilir. Ancak aslında önem vermediğini düşündüğünüz bir söz bile uykularını kaçırmaya yeter. Hele ki bu söz gerçekten değer verdiği birinin ağzından çıkmış ise. Ha değer demişken, olması gerekenden daha fazla değer verir aslında insanlara. Ancak bunu da çok az gösterir. Ama bir gönül ilişkisine saplanırsa, işte o zaman fazlasıyla şaşırtır sizi. O zaman görürsünüz ancak yengecin ne kadar merhametli, kendisinden çok karşısındakini düşünen, koruyucu yapısını. Ve o zamanlarda yengeç de anlar bağlanmanın ona iyi gelmediğini. Ancak bilir bağlanmadan, hayatındaki insanı yaşadıklarını ortak etmeden yaşamanın çok da anlamlı olmadığını. Bu yüzden sever yengeç, sevdiğinde sahiplenir,okşar,öper ve sanki o insan onun için doğmuş gibi tutulur. 

Kolay değildir bir yengecin psikolojisini, gel-gitlerini anlamak. Ancak hayatınızda bir yengeç varsa ve onu gerçekten iyi  anlayabilirseniz, hayatınızda iyi ve paylaşıma değer bir dost veya sevgili var demektir.

Yeter ki kıskaçlarını sizi ısırmak için değil, korumak için kullanacağını taahhül edin..

8 Kasım 2012 Perşembe

No Comment - 1





( This draw has been made by this little girl whose mother has been killed in the war at Middle East. She lives in orphanage and draw this picture ground of her room. )


KÜTAHYA TERİM VE DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

Ülkemizdeki şive zenginliklerinin en fazla olduğu şehirlerden biri, Kütahya'dır. Lazca, kürtçe gibi ayrı bir dil olmasa da, Kütahya'yı ziyaret eden kişinin, aşağıdaki sözcükleri duyduğunda anlık şaşkınlık yaşaması olağandır :)
engas: numaradan, gerçek olmayan.
essah: gerçek, sahi, var olan, doğru
zere: bundan dolayı
ösen: sanırım, herhalde, belki
...enki: elindeki
gali: artık, bundan böyle
çekişmek: kızmak, uyarmak, ihtar etmek
cızırgan: ısırgan otu
dombey: dişi manda
......löppe: misketin büyüğü
ob, obu: şaşırma efekti, tepki sesi
siğmek, siymek: işemek
ünlemek: çağırmak
bataneş: patinaj
dinelmek: dikilmek
tüllemek: hoplamak, zıplamak
me: al, buyur anlamında
aa hinci: şimdi anlamında
le bak bi: pardon bakar mısınız?
naha rabbını sevdimin: seni yaratana kurban olurum
gezek: gün demek, altın günü gibi
vıttır vızık: kalitesiz, değersiz, uyduruk
püsküğüt: bisküvi
dal ortası: en ortasi, merkezi
nacak: balta
imi: tamam mı, oldu mu?
de ora: işte orası, ta o kısım
acar: güzel, gösterişli
netcen: ne yapacaksın, ne yapabilirsin?
çavdır: çavdarhisar
kaktırmak: ittirmek
buymak: üşümek
cıbıl: çıplak
yunmak: yıkanmak
seğirtmek: koşmak
dane: başa takılan işlemeli yazma
tek dur: fazla hareketli çocuklara, eli kolu durmayanlara söylenir
zıngıldamak: sallanmak
ardılmak: yüksek bir yere doğru tutunmaya, ya da bir şeye erişmeye çalışmak
kerkinmek: sürtünmek
şavk: ışık
emsiz: beceriksiz
zeyinsiz: akılsız, zihinsiz
enim gonum: göstere göstere, vurgulayarak
siyez: girişken olmayan, çekingen kimse
eysıran: hamur yogururken eli hamurdan arindirmak icin kullanilan alet
şart olsun: bir çeşit yemin
hılt olmak: bir nev'i sinir harbi yaşamak, sinir krizine ramak kalmak anlamına gelir
kelem: lahana
 
Haydi bir de fiil çekimlemesi yapalım :)
 
- Bakıpdurun ( Ben )
- Bakıpdurusun ( Sen )
- Bakıpduru ( O )
- Bakıpduruz ( Biz )
- Bakıpdurusunuz ( Siz )
- Bakıpdurulaa ( Onlar )
 
Bu da meşhur "bağlanmayacaksın" şiirinin Kütahya şivesiyle uyarlanmış hali
 
 

7 Kasım 2012 Çarşamba

Neden hala Avrupa Birliği ?



Siyaset sevmem. Daha doğusu, Türkiye'deki siyaseti sevmem. Şuanki amacım, siyaset görünümlü bir gözlem yazısı yazmak.

Türkiye'nin AB ile olan süreci malum. Uzun uzun bu konu hakkında yazmaya gerek yok. Türkiye'nin halen AB kriterlerinin birçoğundan uzak olmasının yanında, benzer konu ve kriterlerde Türkiye'nin de gerisinde olan ülkelerin de AB'ye kabul edilmesiyle olayın sadece bu kriterler olmadığı bariz bir şekilde oraya çıktı.

Artık avrupada gerçek bir birlikten söz etmek, çok da mümkün değil. Daralan ekonominin getirdiği sıkıntılarla birlikte, ekonomisi olumlu seyreden, ancak birlikteki güney nüfuslu ülkelerinden durumundan olumsuz etkilenen kuzey ülkeleri sesini iyice yükseltmeye başladı. Daha ne kadar güneyli yoldaşlarının sıkıntılarını üstlenecekler, henüz belli değil. Bu yüzden, birlik yakın zamanda çatırdamaya başladığı yerden kırılıp parçalanabilir. Kişisel görüşüm olarak, bu noktadan az bir zaman önce AB'nin Türkiye'ye karşı olan tutumu yumuşayabillir. En azından tam üyelik olmasa bile, vize muafiyeti getirilebilir. Türkiye, hernekadar rest çeken konumuna geldiğini sansa da birliğe üyelik konusunda halen ne kadar istekli olduğunu, "AB'ye yük olmak değil, yükünü almak istiyoruz" sözleriyle belirtti.

Peki Türkiye AB'ye üye olursa,en azından vize muafiyeti gelirse ne olur ?

Bu konuda hiçbir araştırmaya girmeden, sadece kendimi ilgilendiren tarafları gözlemleyebildiğim kadarıyla şunları yazabilirim. 

İlk olarak Avrupa'ya Türk göçü olmaz. Çünkü mevcut durumda İspanya, Yunanistan, Portekiz ve İtalya gibi ülkeleri göç düşünenler, Türkiye'dekinden de olumsuz ekonomik şartlarla karşılaşır. Bu ülkelere göç için öncelikli bu ülkelerin dilini de öğrenmek gerekir ki halihazırda du dillere hakim oldukça az sayıda Türk'ün olduğu, bilenlerin de zaten büyük ölçüde düzenlerini kurdukları aşikar. Ayrıca, AB üye ülkeleri, birliğe yeni üye olmuş ülkelerden gelecek toplu göçü engellemek için, 7 yıla kadar üye olmuş ülkelerden gelecek işçilere ambargo uygulayabiliyor. Bunu en son İspanya hükümeti, Romanya'ya uyguladı. Şuan İspanya'da çok fazla sayıda Rumen vatandaşı bulunuyor ve çoğu işsiz. Sokakta gördüğünüz her 10 dilenciden 8'i Rumen ve organize bir haldeler. Yani uzun lafın kısası, bu ülkeler hem Türkler tarafından çok rağber görmez, beklenenin üzeinde bir rağbet olduğunda da ülke hükümetleri bir kota uygulayabilirler.

Şimdi gelelim olayın avantajlarına..

Euro'ya geçişimiz ilk başta enflasyonu arttıracak gibi gözükse de AB'ye girişimiz Avrupa ile olan gümrüğü ve bundan doğan ekstra maliyetleri ( vergi,kota,damping vs.) ortadan kaldıracağı için rekabet gücünü arttıracak. Bu nokta Türkiye'deki üreticiyi ilk başta olumsuz etkilese de onlara daha geniş bir pazar sunucak ve uzun dönemde hem üretici, hem de tüketici için yararlı olucak. En basitinden Tekirdağ'da oturan birisi, Yunanistan'a gidip benzinini doldurup gelebilecek. Türkiye'deki vergilerden dertli olan et üreticisi ise, şansını Avrupa'da deneyebilecek.

Türkiye'deki sınav ve eğitim sisteminden memnun olmayan öğrenci, AB'ye üye herhangi bir ülkede, o ülkenin vatandaşının verdiği kadar ücret ödeyerek eğitimden faydalanabilecek. Buna da somut bir örnek vermek gerekirse, mevcut durumda Hollanda'nın Twente Üniversitesi'nde master yapmak isteyen bir öğrenci, AB üyesi olmayan devlete mensup bir vatandaş olduğu için, 10.000 € ödemek zorunda. Aynı öğrencinin AB üyesi bir devletin vatandaşı olması durumunda bu mikar 1.835 € (http://www.utwente.nl/master/financial/tuition-fees.docx/). Bu durum hem Türk gençlerinin AB'ye açılarak ufuklarını geliştirmesini, hem de daha kalifiye, daha donanımlı bireyler olarak yetişmelerini sağlayacak, en nihayetinde Türkiye'nin eğitim seviyesini çeşitlendirecek, çok seslilik getirecek ve 2-3 basamak ileriye taşıyacaktır.

Eğitimlerini Türkiye'de veya Avrupa'da tamamlayan Türk gençleri, iş ararken sadece Türkiye ve Türki cumhuriyetler pazarında tıkılı kalmayacak, geniş AB pazarında şanslarını deneme fırsatı bulacaklar. Burada tabi, kendilerini ne kadar geliştirdikleri kritik aşama. Boş adam Türkiye'de de iş bulamaz. Ancak, bilinçli gençler için bunun müthiş fir fırsat olacağını düşünüyorum. Bu yolla AB ülkelerindeki genel, kötümser Türk imajı da kısa bir süre içerisinde silinebilir. Aynı şekilde, AB ülkelerinden Türkiye'ye çalışmaya gelecek insanlar da olacaktır. Bu insanlar da Türkiye'yi yakından görecek,tanıyacak ve Türkiye hakkında duyduklarıyla değil, gördükleriyle konuşacaklardır. Ayrıca, bu olay, türkçenin gelişmesi ve yayılmasına da katkıda bulunacaktır.

Vize aşamalarında çekilen eziyetten bashetmiyorum bile. Bu eziyeti yaşayanlar bilir. Küçük gözükse de duyulan hissiyat ve karşılaşılan muamele, genelde oldukça sevimsiz oluyor. Türkiye'nin kargaşasından, stresinden kurtulmak için yeterli paran olduğu halde bir AB ülkesine seyahat planı yapmak için veya o ülkenin dilini öğrenmek için bir AB ülkesine gitmeye karar verdiğinizde, sırf vize eziyeti yüzünden vazgeçmek zorunda kalabiliyosunuz. Hele bir de saçma sapan nedenlerle vizeniz verilmezse, tövbe etme konumuna bile gelebiliyorsunuz.

Avrupa ile Türkiye arasındaki kültür ve din farkı, inkar edilemez. Ancak AB'nin amacı, kültürleri yaklaştırmak olmalı. Türkiye'nin mevcut durumuyla bir Almanya, bir Fransa olmadığı da çok açık. Ancak bir Romanya'dan, Bulgaristan'dan ileri olduğu da bir gerçek. Umarım en kısa zamanda bu ilişki, aşk ile olmasa da mantık evliliği ile sonlanır ve en azından bazı şeyleri taahhül ederek değil, yaşayarak görür ve tecrübe ederiz.