Sayfalar

7 Kasım 2012 Çarşamba

Neden hala Avrupa Birliği ?



Siyaset sevmem. Daha doğusu, Türkiye'deki siyaseti sevmem. Şuanki amacım, siyaset görünümlü bir gözlem yazısı yazmak.

Türkiye'nin AB ile olan süreci malum. Uzun uzun bu konu hakkında yazmaya gerek yok. Türkiye'nin halen AB kriterlerinin birçoğundan uzak olmasının yanında, benzer konu ve kriterlerde Türkiye'nin de gerisinde olan ülkelerin de AB'ye kabul edilmesiyle olayın sadece bu kriterler olmadığı bariz bir şekilde oraya çıktı.

Artık avrupada gerçek bir birlikten söz etmek, çok da mümkün değil. Daralan ekonominin getirdiği sıkıntılarla birlikte, ekonomisi olumlu seyreden, ancak birlikteki güney nüfuslu ülkelerinden durumundan olumsuz etkilenen kuzey ülkeleri sesini iyice yükseltmeye başladı. Daha ne kadar güneyli yoldaşlarının sıkıntılarını üstlenecekler, henüz belli değil. Bu yüzden, birlik yakın zamanda çatırdamaya başladığı yerden kırılıp parçalanabilir. Kişisel görüşüm olarak, bu noktadan az bir zaman önce AB'nin Türkiye'ye karşı olan tutumu yumuşayabillir. En azından tam üyelik olmasa bile, vize muafiyeti getirilebilir. Türkiye, hernekadar rest çeken konumuna geldiğini sansa da birliğe üyelik konusunda halen ne kadar istekli olduğunu, "AB'ye yük olmak değil, yükünü almak istiyoruz" sözleriyle belirtti.

Peki Türkiye AB'ye üye olursa,en azından vize muafiyeti gelirse ne olur ?

Bu konuda hiçbir araştırmaya girmeden, sadece kendimi ilgilendiren tarafları gözlemleyebildiğim kadarıyla şunları yazabilirim. 

İlk olarak Avrupa'ya Türk göçü olmaz. Çünkü mevcut durumda İspanya, Yunanistan, Portekiz ve İtalya gibi ülkeleri göç düşünenler, Türkiye'dekinden de olumsuz ekonomik şartlarla karşılaşır. Bu ülkelere göç için öncelikli bu ülkelerin dilini de öğrenmek gerekir ki halihazırda du dillere hakim oldukça az sayıda Türk'ün olduğu, bilenlerin de zaten büyük ölçüde düzenlerini kurdukları aşikar. Ayrıca, AB üye ülkeleri, birliğe yeni üye olmuş ülkelerden gelecek toplu göçü engellemek için, 7 yıla kadar üye olmuş ülkelerden gelecek işçilere ambargo uygulayabiliyor. Bunu en son İspanya hükümeti, Romanya'ya uyguladı. Şuan İspanya'da çok fazla sayıda Rumen vatandaşı bulunuyor ve çoğu işsiz. Sokakta gördüğünüz her 10 dilenciden 8'i Rumen ve organize bir haldeler. Yani uzun lafın kısası, bu ülkeler hem Türkler tarafından çok rağber görmez, beklenenin üzeinde bir rağbet olduğunda da ülke hükümetleri bir kota uygulayabilirler.

Şimdi gelelim olayın avantajlarına..

Euro'ya geçişimiz ilk başta enflasyonu arttıracak gibi gözükse de AB'ye girişimiz Avrupa ile olan gümrüğü ve bundan doğan ekstra maliyetleri ( vergi,kota,damping vs.) ortadan kaldıracağı için rekabet gücünü arttıracak. Bu nokta Türkiye'deki üreticiyi ilk başta olumsuz etkilese de onlara daha geniş bir pazar sunucak ve uzun dönemde hem üretici, hem de tüketici için yararlı olucak. En basitinden Tekirdağ'da oturan birisi, Yunanistan'a gidip benzinini doldurup gelebilecek. Türkiye'deki vergilerden dertli olan et üreticisi ise, şansını Avrupa'da deneyebilecek.

Türkiye'deki sınav ve eğitim sisteminden memnun olmayan öğrenci, AB'ye üye herhangi bir ülkede, o ülkenin vatandaşının verdiği kadar ücret ödeyerek eğitimden faydalanabilecek. Buna da somut bir örnek vermek gerekirse, mevcut durumda Hollanda'nın Twente Üniversitesi'nde master yapmak isteyen bir öğrenci, AB üyesi olmayan devlete mensup bir vatandaş olduğu için, 10.000 € ödemek zorunda. Aynı öğrencinin AB üyesi bir devletin vatandaşı olması durumunda bu mikar 1.835 € (http://www.utwente.nl/master/financial/tuition-fees.docx/). Bu durum hem Türk gençlerinin AB'ye açılarak ufuklarını geliştirmesini, hem de daha kalifiye, daha donanımlı bireyler olarak yetişmelerini sağlayacak, en nihayetinde Türkiye'nin eğitim seviyesini çeşitlendirecek, çok seslilik getirecek ve 2-3 basamak ileriye taşıyacaktır.

Eğitimlerini Türkiye'de veya Avrupa'da tamamlayan Türk gençleri, iş ararken sadece Türkiye ve Türki cumhuriyetler pazarında tıkılı kalmayacak, geniş AB pazarında şanslarını deneme fırsatı bulacaklar. Burada tabi, kendilerini ne kadar geliştirdikleri kritik aşama. Boş adam Türkiye'de de iş bulamaz. Ancak, bilinçli gençler için bunun müthiş fir fırsat olacağını düşünüyorum. Bu yolla AB ülkelerindeki genel, kötümser Türk imajı da kısa bir süre içerisinde silinebilir. Aynı şekilde, AB ülkelerinden Türkiye'ye çalışmaya gelecek insanlar da olacaktır. Bu insanlar da Türkiye'yi yakından görecek,tanıyacak ve Türkiye hakkında duyduklarıyla değil, gördükleriyle konuşacaklardır. Ayrıca, bu olay, türkçenin gelişmesi ve yayılmasına da katkıda bulunacaktır.

Vize aşamalarında çekilen eziyetten bashetmiyorum bile. Bu eziyeti yaşayanlar bilir. Küçük gözükse de duyulan hissiyat ve karşılaşılan muamele, genelde oldukça sevimsiz oluyor. Türkiye'nin kargaşasından, stresinden kurtulmak için yeterli paran olduğu halde bir AB ülkesine seyahat planı yapmak için veya o ülkenin dilini öğrenmek için bir AB ülkesine gitmeye karar verdiğinizde, sırf vize eziyeti yüzünden vazgeçmek zorunda kalabiliyosunuz. Hele bir de saçma sapan nedenlerle vizeniz verilmezse, tövbe etme konumuna bile gelebiliyorsunuz.

Avrupa ile Türkiye arasındaki kültür ve din farkı, inkar edilemez. Ancak AB'nin amacı, kültürleri yaklaştırmak olmalı. Türkiye'nin mevcut durumuyla bir Almanya, bir Fransa olmadığı da çok açık. Ancak bir Romanya'dan, Bulgaristan'dan ileri olduğu da bir gerçek. Umarım en kısa zamanda bu ilişki, aşk ile olmasa da mantık evliliği ile sonlanır ve en azından bazı şeyleri taahhül ederek değil, yaşayarak görür ve tecrübe ederiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder